Fara Grup Pazar Perspektifi

Her ne kadar AB hidrokarbon kullanımının sonlandırılmasından bahsetse de bu fikri gerçekleştirmek 2050’ye kadar bile oldukça zor. COVID-19 iyileşme fonu (daha önceki adıyla “Sonraki Nesil AB” / “Next Generation EU”) üç amaçla kuruldu: [1] üye ülkelerin krizden toparlanarak çıkması, [2] özel yatırımların kolaylaştırılması da dâhil ekonomiyi yeniden canlandırmak ve [3] özellikle sağlık sektöründe alınan dersleri belirlemek. Bunlardan ikincisinin enerji fiyatları ve Avrupa ile Doğu Akdeniz bölgesinde enerji ticaretine doğrudan etkileri bulunmakta. Bu amaç, enerji sektörünü yakından ilgilendiriyor olması bakımından fütürist, sıfır emisyon teknoloji yatırımları yerine güvenilir ve satın alınabilir enerjiye öncelik vermenin önemini gözler önüne serdi.

Avrupa pazarıyla ilgili olarak AB’nin resmi Eurostat internet sitesi şöyle diyor: “Her ne kadar seneler içinde üretim azalmış, tüketim de dalgalanmış olsa da, ham petrol ve türevleri enerji tüketimine en çok katkıda bulunan etkenler olmaya devam ediyor.” Eksiksiz istatistiklerin mevcut olduğu son yıl olan 2018’de motorin ve dizel yakıt, AB’nin petrol ürünlerinden nihai enerji tüketiminin neredeyse üçte ikisini oluşturuyordu. Motor benzini ise bir diğer beşte birini temsil ediyordu. Kerozen tipi uçak yakıtı, akaryakıt ve diğer tüm petrol ürünleri de kalan oranı oluşturdu.

AB tarafından kabul edilen Avrupa Yeşil Anlaşması (European Green Deal) fosil yakıtların kullanımından vazgeçirmeyi, azaltmayı ve alternatif enerji yakıtlarının üretimini arttırmayı amaçlamaktadır. Eşi olmayan petrol ürünlerinin diğer enerji kaynaklarıyla değiştirilmesinin zorluğundan ötürü, mevcut yakıt tüketim portföyü aslında öngörülebilir gelecekte çok fazla değişmeyecektir. Bu durum doğal olarak çevreci ortamlarda dehşet yaratmakta. Son yirmi yıldan fazladır bu çevreler mevcut yakıt karışımının değiştirilmesi çağrısında bulundular. Bunun için de denizaşırı bölgelerde rüzgâr türbini “çiftlikleri” kurulmasını ve buradan elde edilecek elektrik yardımıyla elektrolizle oksijeni sudan serbest bırakmayı öneriyorlar.

Daha sonra bu “yeşil hidrojen”, hidrojen borularına dönüştürülmüş olan mevcut doğalgaz borularından nihai tüketiciye ulaşacaktır. AB, en kısa sürede ve en fazla şekilde hidrokarbon kaynaklardan hidrojene geçme mecburiyetinde ve bu amaç için de 2030 ile 2050 yıllarını dönüm noktaları olarak belirlemiş durumda. Ancak bu tarz bir planı gerçekleştirmek için aşılması gereken teknolojik ve bürokratik engelleri göz önünde bulunduracak olursak, AB’nin petrol ve gazın tamamını toplam enerji tüketiminden yok etme gayesinin başarısı henüz kesin değil; hatta tahminî olarak verilen 2050’ye kadar bile gerçekleşmesi zor.

Fara Grup’un distile edilmiş ürünlere olan talep konusunda uzun vadeli tahminleri

Peki tüm bunlar belirli distile ürünler için ne ifade ediyor? Çok az, hatta hiçbir şey. Örnek olarak denizcilik yakıtını ele alalım. Fara Grup’un analistleri bu alandaki talebin azalmadığını belirtiyor – hatta, talep hâlâ artışta. 2014’ten itibaren AB’de denizcilik yakıtına olan talep, 2008 küresel finans krizinden sonraki uzun vadeli düşüşten toparlanmaya başlamıştı, ancak COVID karantinası bunu elbette etkileyecektir. Akaryakıt bu tüketimin hâlâ dörtte üçünü oluştururken motorin geri kalan çeyreği oluşturuyor.

Despite COVID, on the global level, demand for marine fuel continues to rise. The impact of the new IMO2020 regulations, mandating decreased sulphur emissions, will not be immediate but will instead take many years, during which world demand will still continue to grow. These regulations will not have any dramatic impact on EU consumption of marine fuel, as the transition will take many years, while overall fuel-oil demand will continue still to grow.

Küresel boyutta yaşanmakta olan COVID’e rağmen denizcilik yakıtına olan talep artmaktadır. Azaltılmış sülfür emisyonu emreden yeni IMO 2020 düzenlemelerinin etkileri hemen hissedilmeyecek ve etkileri yıllar alacaktır. Bu süreçte dünya ölçeğindeki talep de artmaya devam edecektir. Bu düzenlemelerin AB’deki denizcilik yakıtı tüketimine herhangi bir derin etkisi olmayacaktır çünkü bu geçiş yıllar alacak ve bu esnada da toplam akaryakıt talebi artmaya devam edecektir.

European environmentalists are mainly criticizing Netherlands for now, but they will eventually turn their attention to others. Major fuel oil consumers in the EU include Eastern Europe and France, but also Germany despite its Energiewende (“energy transition”). Germany is in fact a very major fuel-oil consumer in the EU. Berlin’s spending on environmental goals will be constrained, however, by an innate fiscal conservatism compounded by the electorate’s antipathy toward higher energy bills (already amongst the highest in Europe). German environmental policy will change, but slower than anyone expects.

Avrupalı çevreciler şu an için esas olarak Hollanda’yı eleştirmekteler, ancak gelecekte dikkatlerini diğerlerine de çevireceklerdir. AB’deki ağırlıklı akaryakıt tüketicileri Doğu Avrupa ve Fransa’da bulunurken, Energiewende’sine (“enerji geçişi”) rağmen Almanya’yı da kapsamaktadır. Esasında Almanya AB’de oldukça önemli bir akaryakıt tüketicisidir. Ancak Berlin’in çevresel hedeflere harcadığı bütçe, seçmenlerin daha yüksek enerji faturalarına (hâlihazırda Avrupa’daki en yüksekleri arasında) karşı duyduğu antipatiyle birleşen Almanlara özgü doğuştan gelen vergi tutuculuğu yüzünden sınırlı kalacaktır. Alman çevre politikası değişecek, ama bu değişim herkesin beklediğinden daha yavaş olacaktır.